26 Temmuz 2014 Cumartesi

Oyun Hamuru Kesmece

Parmakları çalıştırmak için harika.Normal makasla çalışma sırasında İdilin yanında durmam gerekiyor .Ancak bu makasla tek başına bırakabiliyorum. Fikir için Gülçin arkadaşıma teşekkürler.
















22 Temmuz 2014 Salı

Her Eve Lazım Potette Lazımlık

Bu kadar işe yarayacağını düşünmemiştim gerçekten.Evde kullanım için pratik değil ancak dışarıda gerçekten hayat kurtarıyor.Biz bu arada tuvalet olayını hallettik galiba.


İlkokula Başlamadan








Okul Öncesi Dönemin Temel Taşları: Davranış 


Becerileri


“ Okula başlamaya hazır bir çocuk neleri bilmelidir?”
Bu soruyu soran velilerin beklentisi, şekilleri, rakamları, sesleri tanıma, 20’ye kadar sayma gibi birçok akademik beceriyi içeren bir liste ile cevaplanmaktır.
Anaokulunu tamamlayan çocukların okula iyi bir başlangıç yapmalarını sağlayan akademik beceriler olsa da, çocukların okul öncesi dönemde başarılı olmalarını sağlayan sosyal davranışlardır. Sosyal davranış becerileri gelişmiş öğrenciler sınıf ortamının verimliliğine katkıda bulunur.
Öğretmen bir öğrencinin sergilediği zarar verici davranışı yönetmeye çalışırken, diğer öğrenciler çalışmaya karşı ilgilerini kaybedebilirler, dersin ritmi bozulabilir. Çocuğunuzda basit davranış şekillerini geliştirmeye çalışmanız, onun öğrenmeye hazır bulunuşunu pekiştirerek sınıf ortamında kolayca öğrenmesini sağlarken, aynı zamanda öğretmenin davranış problemlerini yönetmek yerine öğrencilerin öğrenme süreçlerine odaklanmasına yardımcı olacaktı
Okul öncesi dönem öğrencileri üzerine yoğunlaşılan davranış biçimlerinin bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

1.Sessizce bir duruma odaklanmak (10-15 dakika)


Okul öncesi çocuğunun dikkat süresi kısadır. Okul öncesi öğretmenleri öğrencilerin dikkatini uyanık tutmak konusunda oldukça başarılıdırlar. Zaman zaman öğrenciler çember zamanı aktiviteleri, hikaye dinleme ya da masa başı çalışmalarda yerlerinde düzgün oturmak konusunda sıkıntı yaşayabilmektedirler.
-Evde hikaye dinleme, masada oturarak resim yapma, kütüphanede zaman geçirme gibi etkinlikler, okul öncesi çocuklarında bu becerinin gelişimini aile tarafından destekleyecek güzel egzersizlerdir.

2.Sıra beklemek, paylaşmak


Anaokuluna başlayana kadar evinde tüm oyuncaklarının sahibi olan çocuk, okula başladığında oyuncak ve malzemeleri sıklıkla birçok çocuk ile paylaşmak durumunda kalır. İlgi köşelerinde oynamak, bahçede kaydıraktan kaymak, salıncağa binmek vb. birçok durumda sırasını beklemek zorundadır.
-Çocuğunuzun aileden sonra katılacağı ilk sosyal çevresi olan okulda karşılaşacağı problem durumlarını en aza indirmek için paylaşma, sıra bekleme gibi basit fakat önemli sosyal becerileri deneyimleyeceği ortamlar yaratın.
Yaşıtları ile bir araya getirin. Lego , puzzle gibi tek bir oyunla çocuğunuzun ve bir diğer arkadaşının oynamasını sağlayarak onlara paylaşma şansı tanıyın.
Evde aile bireyleri ile birlikte sıralı kutu oyunları oynamak, bu becerileri destekleyeceği gibi kalabalık bir akşamüstü parka gitmek, okula başlama öncesinde ihtiyaç duyulan sosyal becerileri desteklemek için en iyi fikirdir.

3.Başka çocukların varlığına tahammül etmek


Bir anaokulu sınıfı yaklaşık 20 kişiden oluşur. Okula başlayan çocuk, bu ortamda ilginin ve zamanın diğer çocuklar ile paylaşılacağının bilincinde olmalıdır. Çocuklar her parmak kaldırdıklarında söz alamayabileceklerine, tüm ilginin kendi üzerlerinde olmayacağına alıştırılmalıdırlar.
-Çocuğunuza ilginin odağındaki tek çocuk rolünü yüklemeden, ilginin paylaşıldığı grup ortamlarında kendisine verilen değerin azalmadığı konusunda destek olun.

4. Otoritenin farkına varmak


Anaokulu öğrencileri bir yetişkin ya da akrandan bir şeyler öğrenebileceklerini, okuldaki yetişkinleri dinlemeyi ve saygılı olmayı öğrenmelidirler.
-Bu beceriyi geliştirmek için çocuğunuzun gerek kendi yaşıtı, gerek kendisinden büyük ve küçük çocuklar ile gerekse farklı yetişkinler ile iletişim kuracakları ortamlar hazırlayın. Evde her birey tarafından uygulanacak ortak kurallar oluşturun.
Sorun yaşanan durumlarda evde bir yetişkinin karar vermesini ve bu kararın uygulanmasını sağlayın.

5. Dürtülerini kontrol edebilmek


Öğrenciler, sınıf ortamında dürtülerini ve vücutlarını kontrol etme durumundadır. Ellerini, bacaklarının hareketlerini kontrol etmek, çocukların çıkartmaktan keyif aldıkları komik sesleri çıkarmamak olarak düşünebilirsiniz bu kontrolü.
-Çocuklara kişisel alandan bahsetmek, birbirimize vurmak, tırmalak, itmek gibi davranışların hoş olmadığını öğretmek, çocukların, ellerini ve ayaklarını kendilerine saklamaları için yararlı olabilir.

6. Ebeveynden ayrılabilmek


Çocukların çoğu okulun ilk günlerinde aileden ayrılma kaygısını yaşayabilir. İlk günlerde yeni bir ortamı keşfetmenin verdiği heyecan ile ayrılık sürecini fark etmeyen çocuklar, birkaç hafta sonra da davranış değişikliği gösterip okula gitmemek için direnebilirler. Oysa bu süreci ebeveyn olarak kolaylaştırabilirsiniz.
-Kendisini okul çıkışında alacağınız ya da okul servisini kapı da karşılayacağınız konusunda çocuğunuza güven vererek bu sürece başlayabilirsiniz.
Çocuğu okul açılmadan önce bu süreç hakkında bilgilendirmek, öğretmeni ile tanışmaya çocuk ile birlikte gitmek, çocuğu okul fikrine alıştırır.
Tabi ki bunların yanında en iyi yöntemin hızlı bir hoşçakal demek olduğunu bilmelisiniz. Anne babası tarafından okul kapısında hızlı bir sarılma ve “hoşçakal, okuldan sonra görüşürüz, keyifli bir gün geçir” cümleleri ile okula bırakılan öğrencilerin bu süreçte okula daha çabuk uyum sağladığı araştırmalarca da kanıtlanmıştır. Sınıf kapılarında, okul girişinde bekleyen ebeveynden ayrılmak çocuk için çok daha zordur.
Çocuğunuzun hissetmesi ve emin olması gereken tek şey, sizin okula ve öğretmenine güvendiğiniz, çocuğunuzun okulda sizsiz güvende ve mutlu olduğunu bilmenizdir.

7. Öz bakım ve öz yönetim becerilerine sahip olmak


Yaklaşık 20 öğrenciden oluşan bir grupta çocukların giyinme, fermuar kapatma, el yıkama, tuvalet ihtiyacını kendi başına giderme, ayakkabı giyinme, sırt çantasını sırtına takma gibi öz yönetim ve öz bakım becerilerine sahip olması önem taşımaktadır.
-Her fırsatta çocuğunuzun bu becerileri geliştirebilmesi için ona fırsat verin. Çocuğunuzun kendi işini kendi yapabilir duruma gelebilmesi için ona ayakkabısını, montunu giydirmekten, onu kaşık ile beslemekten kaçının. Kendi ile ilgili ihtiyaçlarını karşılama konusunda bağımsız davranması yönünde çocuğunuzu teşvik edin. Çocuğunuz ayakkabısını giyinmeye çalışırken sabırlı olun, bekleyin. Bilin ki bir sonraki sefer daha hızlı olacaktır. Küçük çocukların bizim kendilerine tanıdığımız yapabilecekleri listesinden çok daha fazla şeyi yapabileceklerini, birçok beceriye sahip olduklarını hatırlayarak bu süreçteki gelişimlerine katkı sağlayabilirsiniz.
Çocuklar bu becerilerin bir ya da birçoğunda zaman zaman zorluklar yaşasalar da unutmamanız gereken nokta şudur; yukarıdaki maddeler sadece yol göstericidir, çocuğunuzun öğretmeni çocukların yaşayacakları her türlü sorunu çözebilecekleri bilgi ve donanıma sahiptir.

Çeviren: Nadin Aleksanyan

http://www.scholastic.com/parents/blogs/scholastic-parents-learning-toolkit/non-academic-kindergarten-skills

4 Temmuz 2014 Cuma

İdil'in Günü

Sabah Montekid ziyareti sonrası.














Montekid Oyun Grubu Son Hafta

Fotoğraflar geçen haftadan .Oyun grubunda son günümüzdü .Bu sabah itibari ile  hafta için sabah normal sınıfa misafir olacağız.Bu gün ilk ziyaretimizi yaptık.Tabi ben de İdille berber kaldığım için bi sıkıntı çıkmadı .Tam gün anne olmadan kalınca neler olacak çok merak ediyorum.












2 Temmuz 2014 Çarşamba

Anaokulu Sınıfları

Anaokulu Sınıfları Rengarenk Olmak Zorunda mı?


Bir anaokulu sınıfı düşünün. Canlı renklerden oluşan duvar şeritlerini, dans eden harfleri, “Okula Hoş Geldiniz!” yazıları tutan birkaç sevimli çiftlik hayvanı karikatürünü hayal edin. Bu parlak ve eğlenceli sınıf, son 20-30 yıldır hemen tüm anaokulu sınıfları için bildik bir görüntü haline geldi. Bu sınıfların hızla büyüyen eğitim malzemeleri sektörü tarafından bolca beslendiği kesin. Peki ama bu sınıflarla nasıl bir etki yaratılıyor?
Yeni yapılan bir araştırma bu tür sınıfların öğrenmeyi teşvik mi ettiği yoksa aslında öğrenirken dikkat mi dağıttığı konusunda yeni bilgiler sunuyor. Renkli ve bol dekorlu duvarların çocuklar üzerindeki etkisini ölçen bu araştırma, bu alanda yapılan ilk araştırmalardan birisi. Sonuçlarına gelince: Anaokulu öğrencileri, yoğun bir şekilde dekore edilmiş sınıflarda eğitim gördüklerinde daha fazla dikkatleri dağılıyor, bakışları yaptıkları işlerden daha çok etrafta geziniyor.
Çalışmayı gerçekleştiren Carnegie Mellon Üniversite’sindeki araştırmacılar, gününün bir çoğunu tek bir odada geçiren anaokulu öğrencilerinin daha sade bir ortamda eğitim görmeleri gerektiği gibi kesin bir sonuca ulaşmadılar belki ancak sınıf dekorasyonu konusunda bazı standartların belirlenmesi gerektiği konusunda eğitimciler üzerine ciddi bir baskı yarattılar.
“Bizim kontrolümüzde olmayan ve akademik sonuçları etkileyen öyle çok faktör var ki” diyor araştırmacılardan Carnegie Mellon Üniversitesi Psikoloji Profesörü Anna V. Fischer. “Sınıfların görsel ortamı, öğretmenlerin kontrolü altındadır. Bu konuda öğretmenler, deneysel olarak kanıtlanmış kuralların yokluğunda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar” diye ekliyor Fischer.

İlham verici mi yoksa yorucu mu?

Erken dönem okul yıllarında çocuklar, ellerindeki bir işe dikkatlerini yönlendirmeyi ve odaklanmayı öğrenmeliler. Büyüdükçe odaklanmaları daha da gelişir. Araştırmadan elde edilen verilere göre, örneğin 6. sınıflar, dışarıdan gelen uyaranlara karşı okul öncesi öğrencilerden çok daha kolay dikkatlerini koruyabiliyorlar.
Acaba duvarları bilgi, resim ve yazıyla dolup taşan anaokulu sınıfları, çocuklara ilham vermek amacıyla yapılmış olsa da aslında onlar için aşırı yorucu olabilir mi? Acaba tüm bu ayrıntılı dekorlar öğrenmeyi engelliyor olabilir mi? Bazı uzmanlar aynen böyle düşünüyor.
“Kendimi bu rengarenk duvarların ve sevimli çizgi film karakterlerinin önlerine atıp öğretmenlere, ‘Lütfen bunları satın almayın, çünkü bunlar çocuklara görsel olarak zarar veriyor!’ diye bağırmak istiyorum” diyor Calgary Üniversitesi’nde erken dönem sanat eğitimi konusunda araştırmalar yapan Prof.Dr. Patricia Tarr.
Tarr, uzun bir süredir sınıfların “dekore edilmesi” fikrine karşı görüşler ortaya koyuyor. 2004 yılında yayımlanan bir makalesinde, sınıfların ticari posterlerle ve eşyalarla darmadağınık bir görüntü sergilediğini ve tüm bu malzemelerin çocukların kendi resimlerinin ve yazılarının önüne geçtiğini belirten Tarr’a göre bu sınıflar zaten dikkat bozukluğu olan çocuklara da ekstra yük getiriyor.

Sade sınıflarda daha az dikkat dağılıyor

Yapılan çalışma kapsamında 24 anaokulu öğrencisi iki farklı sınıf ortamında ders yapmış: Biri süssüz ve oldukça sade bir sınıf, diğeri ise posterler ve haritalar gibi ticari materyallerin yanı sıra çocukların yaptığı sanatsal işlerle süslenmiş bir sınıf. Çocuklar önce yüzleri öğretmene bakacak şekilde yarım daire şeklinde oturarak, kendilerine sesli kitap okuyan öğretmenlerini dinlemişler. 2 hafta boyunca beş ila yedi dakika süreyle güneş sistemi ve böcekler konulu fen dersi yapmışlar. Her dersten sonra çocuklara çoktan seçmeli resim testleri yapılmış. Dersler videoya çekilerek, çocukların bakışlarının ne sıklıkta etrafta dolaştığı ölçülmüş.
Sade ve süssüz sınıfta, hareketli ve yerinde duramayan yaştaki çocukların dikkatlerini başkaları ve hatta kendileri tarafından dağılmasında azalma eğilimi görülmüş. Dekore edilmiş sınıfta ise çocukların dikkatini çekme konusunda, etraftaki görsellerin öğretmenle yarıştığı gözlenmiş. Dekore edilmiş sınıflarda çocuklar, sade sınıflara oranla daha fazla ellerindeki işlerden uzak zaman geçirmişler. Test sonuçları da daha düşük çıkmış.
Araştırmacılar sadece küçük bir grup çocuk üzerinde araştırma yaptıklarını ve ulaştıkları sonuçların yaşça daha büyük çocuklar için geçerli olamayacağını kabul ediyor. Dahası öğrencilerin iki farklı odada bütün bir okul gününü değil sadece bir ders geçirdiğini ekliyorlar. Araştırmayı yapanların bir sonraki hedefi, çocuklara sınıflarda bütün bir günü geçirterek aynı deneyi tekrar etmek.

Duvarlar boş olsa…

Bazen öğretmenler sınıflardaki duvarları ilgi çekici hale getirmek zorunda hissedebiliyorlar, çünkü sınıfa gelen ailelerin büyük çoğunluğu dekore edilmiş bir sınıf görmek istiyor. Yine de bazı eğitimciler abartılı süslenmiş sınıf trendine karşı direnmeyi başarıyor. Montessori okulları gibi alternatif eğitim sistemlerini uygulayan okullar, uzun süredir daha sakin ve abartısız görünümün önemini vurguluyor.
“Biz sınıf duvarlarımızı yerden tavana kadar boş kağıtla kaplattık” diye anlatıyor Kaliforniya’daki Bridgeport İlkokulu’nda anaokulu öğretmeni olan Ingrid Boydston. 1999 yılında Kaliforniya’da Yılın Öğretmeni seçilen Boydston, duvarların görüntülerinin çocukların deneyimlerinden doğması konusunda çevresindeki pek çok öğretmene ilham vermiş. Boydston, kasıtlı olarak boş bırakılan alanların ciddi bir eğitim değeri olduğunu düşünüyor. Örneğin ressam Monet ile ilgili bir ders yapan Boydston, 27 öğrencisinin dersten sonra aklında kalan kavramları ve kelimeleri boş duvara yazmış. Sonunda boş duvarı süsleme zamanı gelmiş. Boydston duvarı başkalarının değil, sadece çocukların yaptığı resimlerle süslemiş.

Çeviri: Demet Sunar
Bence aynı şey ev için de geçerli kendi adıma biraz oyuncak vs. yi ortadan kaldırmayı başarmalıyım diye düşünüyorum.

Ayıcık Ailesi

 İdilin zaman zaman  yapmayı sevdiği bir aktivite.Tavsiye ederiz.